2015 YILINDAN KALMA BİR YAZI. SİZLERLE TEKRAR PAYLAŞMAK İSTEDİK…
Hz.Lut’a selam olsun…
Benim için konserlerin birbirinden farkı yoktur. Dünyanın en büyük salonunda verdiğim konserle, küçük bir kentin ufacık bir salonunda verdiğim konser için aynı özeni gösterir, aynı heyecanı yaşarım. Dinleyiciye göre repertuvarımı değiştirmem, her zaman “Ben buyum, benim müziğim budur” diyerek aynı ciddiyet ve saygı ile çıkarım sahneye.
Konserler arasında mutlaka süre olmasını, arada en az bir günün bana ait olmasını isterim. Aksi durumda vermiş olduğum konserin hazzını yaşayamam, robot gibi oradan oraya giderek, bittiği anda unuttuğum konserler beni mutlu etmez…
Aralık boyunca yine beni çok heyecanlandıran konserlerde sizlerle birlikte oldum, Konser sonrası kulis kapısı önünde yepyeni insanlarla tanıştım, kısa sohbetlerde onları tanıma fırsatı buldum. Sirkeci Garı’nda verdiğim konserin ardından, Üsküdar’da bu yıl üçüncü kez sahne aldım. Ve sonra uzun zamandır heyecanla beklediğim Amman konserim için yola çıktım.
Amman’a THY günde iki sefer yapıyor ancak tüm uçuşlar gece gerçekleşiyor. Dolayısıyla Amman’a girişim gece yarısından sonra oldu… Burada görmem gereken yerler olduğundan konser öncesini boş bırakmaya özen gösterdim. Ertesi sabah, Lut Gölü’ne yolculuğum başladı… Burada Lut Gölü için Ölü Deniz adını kullanıyorlar ancak ben o kadim adını kullanmayı tercih ediyorum. Kur’an’ı Kerim’de uzun uzun anlatılan Lut’un kavminin yaşadığı mekânlar, dünyanın en alçak noktası, uzun yokuşlardan 400 metre indikten sonra göl kıyısına ulaşıyorsunuz… Gölün bir kıyısı Ürdün, karşı kıyısı İsrail … Sol tarafınızda kayalık bir arazi, görkemli kalyonlar, sağ tarafınızda sapsarı toprağın kıyısında farklı mavi tonları ile Lut Gölü… Kayalar bugüne kadar görmediğim bir başkalık gösteriyor. Bir büyük facianın yaşandığı belli oluyor burada… Sanki kayaların arasında insan figürleri var… Bir soğukluk, bir tuhaflık.. binlerce yıl ötesinden bugüne ulaşan…Hz. Lut’a selam olsun.
Gölün Ürdün topraklarında bittiği yerden dağlara doğru tırmanmaya başladım. Tek bir ağaç, tek bir bitki yok. Otlatılan keçiler bu kaya ve kum yığını arasında ne buluyorlar anlamak mümkün değil… Dağı çıktıktan hemen sonra bu topraklarda beni en çok etkileyen yere, Mute Savaşı’nın yapıldığı yere doğru uzanıyorum. Şehit oldukları yere yapılan kabirlerinde Peygamber efendimizin en yakın arkadaşları olan, Zeyd bin Harise, Cafer bin Ebu Talip ve Abdullah bin Revaha’yı ziyaret ediyorum. Burası benim için Amman’da bulunulması gereken en önemli makam, Onlara İstanbul’da yatan Eyüp Sultan ve İstanbul kuşatması sırasında şehit düşen binlerce sahabe ve kahraman’dan selam götürmek benim için bambaşka bir duygu…
Gün akşama dönerken, bu mekândan huzur içinde ayrılıp, Amman’a doğru yola çıkıyorum. Tüm Ortadoğu’da olduğu gibi Ürdün’de de Türkiye’den gelmiş olmak önemli… Yüzleri hemen gülüyor, ücretli yerlere para almadan beni buyur ediyorlar… Ortadoğu’yu birileri artık kendi haline bıraksa ve kardeşlerimizle savaşsız bir ortamda buluşabilsek…
Kraliyet konser salonundaki konserim yine dopdolu… Anadolu’dan gelen selamı coşku ila kabul ediyor Ürdünlü, Filistinli ve Suriyeliler…Teşekkür konuşmamda ”Biz ezelden kardeşiz” diyorum onlara. Coşku doruğa çıkıyor..
24 Aralık gecesi, Amman’da pek çok yerde Noel kutlanıyor. Hazreti İsa’nın doğum günü için ibadethaneler ve gönüllerimiz açık… Tüm semavi dinlerin peygamberleri bizim peygamberlerimizdir..Hz.İsa bizim peygamberimiz.
Ve Amman’dan dönüş vakti… Saatler gece yarısını geçmiş. Türk Hava Yolları uçağına adım atıyorum… Uçak tam kalkarken bir yolcu hastalanıyor, uçak geri dönüyor… Bir saat kadar hava alanında bekliyoruz… Uçak personeli müthiş bir beceri ile yönetiyor bu sıkıntılı ortamı. Yolcu sedyeyle indirilip hastaneye götürülürken insan düşünmeden edemiyor. İşte hayat bu kadar basit, bu öfke, bu hırs, bu sıkıntılarla yaşamımızı kendimize zehir ediyoruz.
İstanbul’a vardığımda kentin kalabalığı başlamak üzere. Boş caddeleriyle İstanbul bir cennet gibi… Sanki karşımda parlıyor ve sessizce “Dünya Başkenti’ne hoş geldin Tuluyhan” diyor. İstanbul benimle konuşuyor, canlı bir varlık gibi… Çok şey yaşamış, çok şey görmüş, kadim bir kentte yaşamak ne kadar büyük bir şans.
Akşam yine seyahat var istikamet bu sefer Adana.
Hafta sonu Tarsus’ta konserim var. Bu yıl, Adana ve Mersin’e yakın zaman içinde sık sık gittim. Turunç ağaçlarıyla süslü Adana ve Mersin’de hafta sonu benim için iyi bir dinlenme fırsatı olacak,tabii konserden sonra…Umarım iyi geçer..
2014 de bitmek üzere… Daha 2000 yılına girdiğimiz günler dün gibi. Zaman mı hızlandı, yoksa bana mı öyle geliyor…
Saygılarımla
TULUYHAN UĞURLU
Sizi tanıdığımız için ailecek çok bahtiyarlarız
Selam size ÜSDÂD
OVALICEYLAN AILESi
Not , 2017 Ağustos Vapurda Çay Simit
Sevgiyle kalın OVALICEYLEN AİLESİ