Kaynak: Yrd.Doç.Dr. Billur ÜLGER
Trakya Üniversitesi
Tekirdağ Meslek Yüksekokulu
Makalenin tamamı için:https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423869756.pdf
“Bir insan topluluğunun nasıl yönetildiğini anlamak isteseniz onun müziğine bakın”
(Asaf 1989: 59).
Çin tarihinin en büyük düşünürü ve siyaset kuramcısı, düşünceleriyle Asya’nın doğusundaki bütün uygarlıkları derinden etkileyen Konfüçyüs’den (M.Ö. 551-479) devlet yönetimi ile sanatsal yaratıcılık arasında sistemli bir ilişki olduğunu gösteren çarpıcı bir ifade.
Konfüçyüs (Çince Kongfuzi-Üstat Kong), yetiştirdiği öğrencilerin zihinlerini zenginleştirmek ve derinleştirmek için şiir, dans ve müzik öğrenmelerini zorunlu sayacak kadar sanata önem veren bir düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır..
Yaşadığı dönemde Çin’in birliğinin zedelenmesi ve çok sayıda feodal devletin güçlü soylular arasında paylaşılmasıyla ülkede kıtlığın sıradan bir olay haline gelmesi, Konfüçyüs’ün ülkeyi sefaletten kurtaracak çözüm yollarına odaklanmasına sebep olmuştur.
Konfüçyüs, çözüm yolunun, hükümdarların sefasını değil, halkın mutluluğunu amaç edinecek bir yönetim reformundan geçtiğini öngörmüştür.
Bu anlamda Konfüçyüsçülüğün temeli, hem ahlaki hem de siyasi nitelikli şu soruya dayanmaktadır: “Bir ülkede düzen nasıl egemen kılınır?” Yanıtı ise şöyledir: Erdem, sevgi, iyilik, insancıllık gibi anlamlar taşıyan ren ve başkalarının malına saygı duymayı, herkesin toplumsal konumunu göz önünde bulundurmayı sağlayan hakseverliktir (yi) (Dictionnaire Larousse, cilt: 4, 1993).
Buna göre devlet yönetimi, ahlakın daha geniş bir alanda uygulanmasıdır. Konfüçyüs’ün pragmatik ahlaksal evreninde, siyasal ve entelektüel liderlerin güven yoluyla halkla bütünleşeceği varsayılmaktadır. Konfüçyüs, bu bağlamda
güveni, bir araçla güç kaynağı arasındaki ilişkiye benzeterek güven olgusunu bir ulusun
yaşamının temeline yerleştirmiştir (Cleary 2000: 20). En ünlü analektlerinden biri, kişisel gelişim ve güven verme durumu üzerine bir öğüt yaklaşımı içinde olup, yüzyıllar önce dillendirdiği kaygıların bugüne yansıyan önemini artırmaktadır:
“Bir öğrencisi Konfüçyüs’e eğitimli kişi hakkında sordu.
Konfüçyüs dedi ki: ‘Kendini ciddiyetle eğit.’
Öğrenci sordu, ‘Hepsi bu kadar mı?’
Konfüçyüs dedi ki: ‘Kendini başkalarını güvenli kılmak için eğit.’
Öğrenci sordu, ‘Hepsi bu kadar mı?’
Konfüçyüs dedi ki: ‘Kendini tüm insanları güvenli kılmak için eğit. Bilge-krallar dahi,
kendilerini tüm insanları güvenli kılacak kertede eğitmede güçlük çekmişlerdi’”