Bizi yıldızlar ve burçlar mı yönetiyor?

ASTROLOG ZEYNEP DEĞİRMENCİOĞLU TULUYHAN BİLDİRİYOR İÇİN YAZDI.

Başımıza bir olay geldiğinde, nedense suç hep yıldızlardadır! Genel inanış, yıldızların/gezegenlerin dünyayı ve insanları idare ettiği yönündedir. Sizleri hayal kırıklığına uğratacağım ama bu, yüzyılların birikimiyle gelen büyük bir yanılsamadır.
Makrokozmozdan, mikrokozmoza yansıyan enerjileri harekete geçiren, eyleme döken, ‘insanın’ ta kendisidir.
Kâinatın, ete kemiğe bürünmüş biçimlenmiş hali olan insan bedeninde 300 trilyon hücre olduğunu tıbbi araştırmalar sonucunda öğrenmiş bulunuyoruz. Kim bilir belki de kâinatı hücrelerimizde taşıyoruz.
 Çağımızın pek çok ödül sahibi gökbilimcilerinden Carl Sagan’ın insan – Tanrı ve yaratılışla ilgili bir tanımını bu bölüme eklemekten kendimi alamadım.                                                                
“…Kanımca, astrofiziğin baş döndürücü bulgularından daha derin bir kozmik bağ bulmak olanaksız: Hidrojen dışında, bizleri oluşturan tüm atomlar – kanımızdaki demir, kemiklerimizdeki kalsiyum, beynimizdeki karbon – binlerce ışık yılı uzaklıktaki kırmızı dev yıldızlarda, milyarlarca yıl önce üretilmiştir. Kullanmayı sevdiğim bir terimle ifade etmek gerekirse. Bizler ‘yıldız çocuklarız” diyor bu bilim adamı. Ne dersiniz, belki bir zaman sonra bu giz de çözülür?( Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı/ TÜBİTAK popüler bilim kitaplarından alıntı.)
Astrolojinin nasıl çalıştığını açıklamalıyım ki, bu ilmin bir fal olmadığının farkına varalım. Herhangi bir olayın başlangıç (genellikle insanın doğum) anına göre gezegenlere belirli bir noktadan bakıldığındaki (yeryüzü koordinatından) konumları, o anın zaman niteliğini anlamak için astronomik bilgilerden yararlanılarak ve çok sayıda hesap yapılarak bir çizelge hazırlanır. Bu çizelgeye yıldız haritası ‘horoskop’ adı verilir. Horoskop sözcüğü Latince zaman olan Hora ve bakmak olan Skopie sözcüklerinin birleştirilmesinden meydana gelen, zamana bakmak/zamanı incelemek anlamına gelir.
Bu nedenle doğulan tarih, doğulan yerin koordinatları ve doğum saati ile gökyüzünün fotoğrafı oluşturulur. Çizelge olarak hazırlanan gezegen konumlarını gösteren o fotoğraf, tahlil yapmaya yarayan görüntüyü verir.
Bu görüntüdeki unsurlar, insanın doğduğu ve oksijenini ilk soluduğu an, gezegenlerin enerjileri sinir ağına tıpkı bir bilgisayara program yüklenir gibi kaydolur. Bu gökyüzü konumunu izinli olduğu ölçüde doğmadan seçtiğini gizli – ezoterik bilgilerden –  kayıtlardan bilmekteyiz. Bu gök görünümü kişinin yaşam programını oluşturur. Ancak yaşamındaki yol ayrımlarında aldığı kararlar ve yaptığı seçimlerle yeni bir program oluşturma şansına her zaman sahiptir. Bu horoskoptan yararlanılarak bireyin, başta cinsiyetini göz önüne alarak, (kadın – erkek özelliğinin dışa vurumu farklı olduğundan ) bedensel yapısı, duygusal etkileşimi, düşünce biçimi, içgüdüsel saklı yetenekleri ve ruhsal tecrübesini (ruhsal seviyesini) anlamak ve yorumlamak mümkün olur.
Astrolojik inceleme sonucunda yaşam planına uygun davranıp davranmadığını, yaşamını içsel algı ile mi, yoksa öğretilmiş, ezberletilmiş kalıp bilgi ile mi sürdürdüğünü anlamak mümkün olur. Eninde sonunda ruhunun çağrısına kulak vereceği, dönüm noktasını bulacağını da bilmelisiniz.
Astrolojide iki daire iç içe geçmiş şekilde bulunur. Biri, Burçlar kuşağı sabit yıldız kümelerinden oluşan Zodyak, diğeri Evler kuşağı olarak Zodyak’ın Dünya’nın etrafında döndüğü var sayılan bir çemberdir. Yükselen burcu oluşturan ve Dünya’dan bakıldığında bulunduğumuz yerin koordinatlarına göre doğu ufkundan görülen yıldız kümesi olarak açıklanabilir.
Enerjilerin itme ve çekme gücü sayesinde uzayın içinde devinen gezegenler ve sabit yıldızlar, birer gök cismidir. Evrende devinen kozmik enerjiler, yıldız ve gezegenlerin kendilerine has titreşimleriyle birleştikten sonra, dünyaya ve içimizdeki uzaya akarlar.
Eğer dünya dışı varlıklarla iletişimimiz olsaydı, dünyadan oraya nasıl bir etki oluştuğunu öğrenebilirdik. Şimdilik bu iletişim olmasa da ilerdeki zamanda olacağını öngörebiliriz.
Astrolojinin rehberliğini kullandığımızda; gezegenlerin bulunduğu burç ve ev, yani ‘deneyim alanlarının’, pozisyonlarını hesaplayarak, yeryüzüne akan enerji ‘potansiyelinin’ hangi alanda ve nasıl açığa çıkacağını bulabiliriz. Şunu unutmayalım ki, yıldızlar ve gezegenler ruhun, dünyadaki öğrenmesi/öğretmesi gerekenleri hatırlamasına yardım eden araçlardan sadece biridir. Ayrıca astrolojik yorumlar kehanet içermez. Bir farkla! Kitleleri yönetenler, halkı en doğru şekilde ve ihtiyaçlarına göre refaha kavuşturması, dış ilişkilerde saygınlığı ve söz hakkını elde edebilmesi için ülkenin göksel enerjisini kullanması adına yönlendirilir. ‘Enerji okuma’ tekniği olarak da adlandırılan astroloji, gök kubbede oluşan gezegen açılarının hesaplanması sonucunda, bireyin olası potansiyelini anlamamıza ve bilinçaltımızda harekete geçecek olası davranışları kavrayıp hazırlıklı olmamıza yarayan, farkındalığımızı arttıran bir rehberdir.    
Astroloji, ruh ile bedenin, madde ile maneviyatın, olumlu olumsuz bütün faktörlere uyum sağlayarak sınırları nasıl aşabileceğimizi gösterir. Astrolojik incelemede duygu, düşünce ve mantık üçgeninden oluşan enerji potansiyelinin doğru yerde, doğru zamanda kullanılmasına olanak verir.

Yorum Yaz


*