
Çok eski bir Türk sanatı olan keçe, ana malzemesi koyun yünü olan ve yapağının dövülmesiyle elde edilen, ihtiyaca binaen doğmuş, gelişmiş ve başka milletlere de Türkler’den yayılmış olan bir mamuldür. Keçe, kimi zaman halı, kilim gibi yere serilen bir gereç olmuş kimi zaman çorap ve başlık kimi zamansa süslenerek at eyerinin örtüsü yapılmış. Keçe kullanımı zaman içerisinde yerleşik hayata geçilmesi, ihtiyaçların değişmesi gibi farklı sebeplerden dolayı azalma gösterse de keçeye olan alaka insan var olalı beri devam etmiştir.
Dünyadaki ilk keçe örneklerine, MÖ 3. ve 4.yüzyıl olarak tarihlendirilmiş olan “Pazırık Kurganları’nda” rastlanmıştır. Dünyanın en eski halısı olan ve MÖ. 500 yılına tarihlendirilen Pazırık Halısı ile aynı kurganda; at iskeletleri ile birlikte birçok tepme keçe eyer örtüsü bulunmuştur.
Bu eserler, günümüzde nesli tükendiği için doğal boyamacılıkta artık kullanılmayan ‘Polonya kermesi’ ve kök boya ile kırmızı renge boyanmış ve aplike tekniğiyle yapılmış ilk örnekler olarak kayıtlara geçmiştir. Polonya kermesi: ‘Sciernthus perennsb L.’ bitkisinin köklerinde parazit olarak yaşayan ve Doğu Almanya’dan Ukrayna’ya kadar olan bölgede endemik olarak bulunan bir canlı. Böceğin dişi türleri boyar madde içermekte olup, kurutularak öğütülmüş böcek, mordanlı boyama yöntemiyle boyanır. Tüm bunlar bize şimdi kullanılmayan kalıcı ve sanat yönü gelişmiş olan bu tekniklerin asırlar öncesinden Türkler tarafından kullanılmakta olduğunu göstermektedir. Geçen zaman içerisinde keçenin kullanım alanlarındaki ve sanat anlayışındaki değişiklikler vb. sebeplerden dolayı artık daha kolay ve hızlı yöntemlerin tercih edilir olduğunu görmekteyiz. Keçe oluşturma ve onu motiflendirme tekniği ve keçeciliğin çağa meydan okuyarak az da olsa devam etmesi hem yün üreticilerini, hem sanatçıları hem de keçeyi seven insanları umutlandırmaktadır.