İnsan Klonlama ile Ölümsüzlük Sağlanabilir mi?

Yazar Robin Fearon

 Uyarlayan Tuğçe Çakmak

Kaynak: https://evrimagaci.org/

İtiraf edelim, insanoğlu olarak zombilere karşı korku ile karışık bir hayranlık besliyoruz. Eğer bilim insanları ölüleri başarıyla diriltebilselerdi, toplumun nasıl değişebileceğini hiç düşündünüz mü?

Ölüleri hayata döndürme fikri (ve belki de ölümsüzlük fikri), Mary Shelley’nin Frankenstein romanından, yaygın olarak işlenen yağmacı zombi sürülerine kadar, yüz yıllardır insanlığın ilgisini çekmiştir. Ancak, her şeyin olduğu gibi bilimin de sınırları vardır. Tıpta ise bu sınır, ölümdür.

Ölüleri Diriltme Bilimi

Ölüleri hayata döndürmenin bariz bir olasılık olduğuna inanan bir dizi yaşam bilimi ve teknoloji şirketi var. Klonlama, bu olasılıklardan bir tanesi; kendimizin genetik kopyalarını yaratarak ölümden sonra yeniden yaşayabiliriz, ancak insan klonlama henüz tam olarak mümkün değil ve beraberinde pek çok etik soruyu gündeme getiriyor. Her şeyden önce, birebir klonunuzu yapabilecek olsak, bu kişi “siz” olur muydu?

Günümüzde, bir yumurta hücresindeki somatik bir hücreyi, yapılan çalışmada deri hücreleri kullanılmış, teknik olarak dölleyebiliyor ve insan rahmine yerleştirebiliyoruz. Dahası, bilim bu işlemin daha verimli çalışmasını sağlamak için kimyasal bileşikler de geliştirdi. Peki bu bebek, gerçekten de büyüyüp “biz” olabilir mi?

Açıkçası, bu biraz fantastik bir düşünce. Biz, DNA’mızdan daha fazlasıyız. Bizler, deneyimlerimiz, öğrenilmiş davranışlarımız, yetiştirilme tarzımız ve yaşamdaki fırsatlarımızız.

Peki ya Kriyo-korunma?

Cyronics (“kriyonik”), diğer adıyla canlı dondurma bilimi, tıp yeterince ilerlediğinde yeniden canlandırılmaları ve onarılmaları için ölü bedenleri düşük sıcaklıklarda koruma yöntemidir. Dolayısıyla, şu an için “diriliş” olgusuna en yakın uygulama olduğu söylenebilir. Fakat bu yöntemi eleştirenler, bunun en iyi ihtimalle bile uzaktaki bir hayal olduğunu ve tüm vücutların cyronics uygulaması sonucu zarar görmeden hayatta kalabileceğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını söylüyor.

Ölüm; çoğu ülkede, vücudun kalp, akciğer veya beyin gibi hayati sistemleri çalışmayı durdurduğu vakit olarak tanımlanır. Bu organların çalışmayı durdurması, genellikle birkaç dakika içinde geri döndürülemez hasarlara neden olur. Yani, cryonics sonrasında çözülmüş insanların teorik olarak hala “ölü” olduklarını söylemek yanlış olmaz. Ancak Yale Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir deney, ölü domuzların bedensiz beyinlerini canlandırmayı başardıktan sonra ölümün nihai olduğu fikrine meydan okunmuştur.

Yapılan deneyde araştırmacılar, enerji üretimi ve atıkların giderilmesi gibi beyin hücresi işlevlerini eski haline getirmek için kan ikame maddesi kullandılar ve beynin iç yapısını güçlendirdiler. Domuz kafaları, kan akışını taklit ederek besin ve oksijen pompalayan özel bir odada saklandı. Beynin bazı bölümleri normal işlevlerine yeniden başladı, ancak elektriksel aktivite uykuda kaldı. Bu araştırma bize, beyin hasarının ve ölümün kalıcı olmayabileceğini göstermiştir. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.

Dijital Çağda Yaşam Bilimleri

Başka bir beyin terapisi, ölümü aldatmak için kök hücreleri kullanıyor. Yaşam bilimleri şirketi Bioquark, beyin ölümü ilan edilen hastaların omuriliğine bir protein karışımı, ilave elektriksel stimülasyon ve lazer tedavisi ile birlikte kök hücre enjekte etmeyi deniyor. Amaçları, hastaları canlandırmak için nöron büyümesini ve bağlantıyı teşvik etmek. Ancak, uzun vadeli iyileşme şu an için belirsiz ve bu yöntemi eleştirenler, terapinin işe yaramasının bir mucize olacağını söylüyor. Çalışmanın sonuçları ise henüz yayınlanmadı.

Belki de ölümsüzlüğe en çok yaklaştığımız şey, teknologların gelecekteki bir bedene nakledilebilecek dijital bir benliği koruma kavramı olacaktır. Bir start-up şirketi, dijital bir kişilik için düşünce süreçlerini ve konuşma kalıplarını tiplendirerek insanlar hakkında veri toplamak için uygulamaları kullanmayı amaçladı. Daha sonra beyinleri, yapay bir vücuda yerleştirilmek üzere cryonics kullanılarak dondurulacaktı.Kişilik özelliklerini miras alan bu kişisel avatar fikri, yani dijital bir klon yaratma hayali, bariz bir çekiciliğe sahip. Google’ın mühendislik müdürü ve aynı zamanda bir teknolog olan Ray Kurzweil, teknolojik gelişimin hızı arttıkça tıbbi nanobotların hastalıkları ortadan kaldırmak, DNA’yı onarmak ve yaşamlarımızı uzatmak için vücudumuzda çalışacağı bir duruma ulaşacağımıza inanıyor. Bu konuyla ilgili bir anlaizimizi buradan okuyabilirsiniz.Bunun üzerine, insan vücudunun kısıtlayıcı biyolojisinden kaçmak ve ölümsüzlüğe ulaşmak için zihinlerimizi bilgisayarlara yükleyeceğiz. Kurzweil bu dönüşümün 2045 yılına kadar tamamlanacağını düşünüyor. Bu noktadan itibaren bedenleri, sanal insanları ya da muhtemelen herhangi bir şekli oluşturmak için birbirine bağlanan ve kendi kendini organize eden nanobotlarla rutin olarak değiştirebileceğiz.Sözü edilen olaylar kulağa bilim kurgu senaryoları gibi geliyor olabilir, ancak teknolojik diriliş tarafından önerilen kavramlardan herhangi birine bakacak olursanız, bunun en az tuhaf olan önerilerden biri olduğunu göreceksiniz. Dijital yaratımı kullanarak ölüleri diriltmek, insanları arşivlenmiş bilgilerden bir araya getiren süper bilgisayarlar ya da insanları geleceğe kopyalamak amacıyla geçmişe geri dönmek için mikro solucan delikleri kullanan gelişmiş medeniyetler gibi ilginç teorileri de içeriyor.

Yorum Yaz


*