Uzay beni çocukluğumdan beri çok etkileyen, çok düşünmeme neden olan bir bilinmez. Uzay konusu üzerine çok okudum, çok düşündüm. Sonunda vardığım noktayı şu soru ile özetliyorum: “Gökyüzünde yalnızsak eğer. bu gök bu yıldızlar niye?”/ Tuluyhan Uğurlu
Uzay, Dünya’nın atmosferi dışında ve diğer gök cisimleri arasında yer alan; gök cisimleri hariç, evrenin geri kalan kısmındaki sonsuz olduğu düşünülen boşluğa verilen isimdir. Atmosfer ile uzay arasında kesin bir sınır bulunmamaktadır, fakat Dünya’nın atmosferi yukarı doğru çıkıldıkça incelmektedir. Ortalama sıcaklığı -271 °C, mutlak sıfır noktası ise -274 santigrat derecedir. Uzayda milyarlarca galaksi bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu tahmini galaksilerin içinde tahminen milyonlarca yıldız sistemi, gezegen ve asteroit bulunmaktadır. Fizikçi Carl Sagan’ın kitabı “Kozmos”ta yazdığı üzere evrende bulunan atom sayısı 1088 kadardır. Bu sayı (on oktovigintilyon) evrensel atom sabiti olarak da adlandırılmaktadır. Albert Einstein’ın görelilik teorisine göre uzay elastik bir dokuya sahiptir. Cisimlerin bu elastik dokuyu bükmesi sonucu yer çekimi oluşur.
Karanlığı, büyüklüğü, karmaşıklığı ve bilinmezliği sebebiyle uzay, tarih boyunca birçok araştırmaya konu olmuştur. İnsanlar uzayı merak etmiş ve uzayı araştırmak için çeşitli aletler icat etmiştir. Teleskop bu alanda çok önemli bir icattır. Çağlar geçtikçe insanlar daha güçlü teleskoplarla uzayı incelemiş, uzay hakkındaki bilgilerini artırmıştır. Merakını gidermeye başlayan insanoğlu bununla yetinmeyip uzaya giderek daha fazla bilgi toplamak istemiştir. İnsanlığın uçağı icat etmesiyle Dünya’yı çevreleyen yakın uzay hakkındaki bilgiler daha da artmaya başlamıştır.[Örnek gerek] Nihayet güçlü füzeler ve yapma uyduların yapılması, Ay’a insanlı ve insansız araçlar gönderilmesi, yapay uyduların geliştirilmesi, Atacama Large Millimeter Array gibi çok güçlü radyo teleskoplar ve Hubble Uzay Teleskobu gibi optik teleskoplarla uzayın derinliklerinin araştırılmasıyla beraber 20. yüzyılın ikinci yarısında insanlığın uzay hakkındaki bilgileri önemli ölçüde genişledi. İnsanların uzay araştırmaları astronomi bilimini doğurdu.
Bu arada teorik fizik ve astronomi konusunda devrim yapacak görüşler ortaya atan Albert Einstein gibi bilginlerin uzay konusunda ortaya attıkları pek çok kuram, gözlemcilerin uzay üzerine verdikleri bulguların mantıklı bir şekilde açıklanmasını sağladı.
Uzay konusundaki ilk sağlam bilgiler; 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında, özellikle kuzey ülkelerinde kurulan gözlemevleri sayesinde alındı. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Palamar Gözlemevi, Dünya’da mevcut gözlemevlerinin en büyüğüdür. Buradaki aynalı teleskopun çapı 5 m, yüksekliği 40 metre dir. Bu gözlemevlerinde uzaydaki gökcisimlerinin kütlesi, hacmi, ışığının şiddeti vb incelenmektedir. Uygulamalı fiziğin geliştirdiği tayf (spektrum) analizi, uzaydan gelen ışıklardan, cisimlerin hangi elementlerden oluştuğunu göstermektedir.
1932’de Karl Guthe Jansky adındaki bir mühendisin rastlantı sonucu bulduğu uzaydan gelen radyo yayınları, daha sonraki yıllarda radyoteleskopların doğmasına ve uzayın derinliklerinin dinlenmesine, bu radyo yayınlarının kaynaklarının ve nedenlerinin bulunmasına yol açtı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanların geliştirdiği V-1 ve V-2 füzeleri daha sonraki yıllarda uzayın keşfi için yapılacak çalışmalarda büyük bir adım oldu. 1947-1956 yılları arasında özellikle ABD, uzay çalışmalarına büyük hız verdi. Yapılan uzay uçuşu denemelerinin hiçbiri bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramadı. Bu arada SSCB, 1957 yılında üç kademeli Vostok roketleri ile “Sputnik” adındaki ilk yapma uyduyu Dünya çevresinde yörüngeye oturtarak uzay yarışında öne geçti. Uydulardan elde edilen uzay üzerine bilgiler, canlıların, özellikle insanların uzayda yaşayabilmeleri için hangi koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Böylece uzay tıbbı doğdu ve gelişti. Uzayda ilk insan ise 12 Nisan 1961 tarihinde SSCB’nin uzaya gönderdiği Yuri Gagarin oldu. Bu arada, insanların uzay boşluğuna yerleşmelerini sağlamak, uzayı uzaydan izlemek, Dünya üzerinde haberleşme kolaylıkları sağlamak için binlerce uydu yörüngeye yerleştirildi ya da uzayın boşluğuna fırlatıldı. Nihayet 1969 Temmuz’unda Ay’ın Amerikalı astronotlar tarafından ziyaret edilmesi, uzay çalışmalarında en önemi adımlardan biri oldu. Günümüzde uzay yarışı sürmektedir. Özellikle, insanlı uzay aracı yapabilen ABD, Rusya ve Çin bu yarışın içindedir. Hindistan ise insan taşıyan mekik geliştirerek bu yarışa katılma aşamasındadır.