Osmanlı Devleti’nin batılılaşma sürecinde inşa ettiği saraylar, gerek mimari gerekse iç dekorasyon tarzları açısından oldukça görkemli yapılar olmasına özen gösterilerek inşa edilmiştir. Bu sarayların içerisinden en ihtişamlı olanı ise her detayının ince ince işlendiği ve tarihsel dönemeçlerin tanığı Dolmabahçe Sarayı’dır.
Dolmabahçe Sarayı iç dekorasyonunda batı ve doğu üsluplarının bir arada kullanıldığı ögelerle doludur. Kullanım özellikleri ve işlevlerine göre tasarlanan her bir salonun dekorasyonunda porselen, gümüş, ahşap gibi malzemelerin nadide örnekleri görülebilmektedir.
Sarayda Camın Saltanatı
Sarayın dekorasyonunda dönemin en gelişkin teknolojilerinden yararlanılmıştır. Dekorasyon anlayışında en çok dikkati çeken unsur ise cam eserlerdir. Sanayi Devrimi ile gelişen teknolojiler cam üretiminde de hızlı bir ilerlemeyi beraberinde getirmiş, Osmanlı Devleti de batılılaşma sürecinde saray dekorasyonunda cam ürünlere ağırlık vermiştir. Bunların en önemlilerinin arasında Fransız Baccarat ve İngiliz yapımı avizeler bulunur. Gündelik eşyalardan mimari parçalara kadar yapının her bölümü kristalin ışıltısıyla göz alıcı bir etkiye sahiptir. Bu etkinin en yoğun bir biçimde hissedildiği en görkemli bölüm ise Muayede Salonu’dur. Bayram törenlerinin gerçekleştirildiği bu salon kimi zaman yabancı devletlerden gelen resmî konuklar için ziyafetlerin verildiği bir mekân olarak da kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanıyla beraber Mustafa Kemal Atatürk’ün reform çalışmalarına da tanıklık etmiştir.
Muayede Salonu’nun Göz Dolduran Işıltısı
Muayede Salonu, kullanım özelliği gereği çok az eşya ile dekore edilmiştir. Sarayın en geniş ve yüksek salonunun hacmini daha da açığa vuran bu az eşyalı görünümünde dikkat çeken parça görenleri boyutlarıyla büyüleyen kristal avizesidir. 1852 yılında Sultan Abdülmecid tarafından İngiltere’ye sipariş edilen avize, o dönemin cam eserlerindeki estetik ve teknolojik gelişim düzeyini yansıtmaktadır.
İstanbul’a siparişinden bir buçuk yıl sonra 1853 sonbaharında ulaşan, 664 mumluklu ve 4,5 ton ağırlığındaki bu benzersiz avize Londra’da Frederick Rixon tarafından tasarlanmış, Hancock Rixon & Dunt firmasında üretilmiştir. Bu heybetli avize İngiltere’den İstanbul’a 67 sandık içinde, yedek parçalarıyla beraber gelmiştir. Yerine takılması için İngiltere’den iki usta da İstanbul’a gelmiş ve bu işlemin gerçekleşmesi ustaların iki ay süren emekleri sonucunda olmuştur.
Kristal avizede ilk dönemler havagazı kullanılırken 1912’den itibaren elektrik kullanılmaya başlamıştır. II. Abdülhamid döneminde avizenin ahşap taşıyıcı sisteminin metal sisteme dönüştürülmesi fikri gündeme gelmiş, bu fikrin gerçekleşmesi ise Cumhuriyet döneminde 1950’lerde mümkün olabilmiştir.
Bezmiâlem’in Hatırası, Tarihin Tanığı Avize
Uzun süre İngiltere Kraliçesi Viktorya’nın hediyesi olduğu düşünülen kristal avizenin Bezmiâlem Valide Sultan’dan Dolmabahçe Sarayı’na bir hatıra olduğunu, Osmanlı Arşivinde tespit edilen fatura ispatlar. Sultan Abdülmecid tarafından sipariş edilen ve 8000 liraya mâl olan avizenin, Bezmiâlem Valide Sultan tarafından taksitle ödenmesi takdir edilir. Ne var ki, Bezmiâlem Valide Sultan’ın ömrü son taksiti ödemeye vefa etmez.
Bu muazzam büyüklükteki kristal avize II. Abdülhamid döneminde, üstelik bayram töreni sırasında bir İstanbul depremine de tanıklık etmiştir. Depremde avizenin alt kısmında parçalar salona dökülmüş, daha sonra avize yedek parçalarıyla yeniden eski hâline kavuşmuştur.